ben kendi gölgemden bile irkiliyorum

Dalgınlıktandır.

hava guzel olacaksa ataturk arboretumu farkli bir alternatif olabilir.

@hopeless +1 ayrıca aşiyan müzesi de manzara açısından çok güzeldir.

Hava soğuduğu için Emirgan korusunun izdihamı geçti artık.

Yelkovan yok işte. Akrep zaten iki saat arasındaki konumundan dakika bilgisini de veriyor.

beşer dakikalık aralıklarla gösteriyor saati, bir dakikalık hassasiyet yok. argümanları da kimsenin bir yere 12 dk geç kalmadığı gibi bir şey, 10 geçe gel, 5 kala git. beyin yaktım ama öyle :)

yelkovan yok tabii ki. saat aralıkları çok detaylı bölünmüş çeyrekler ve yarımlar belli oluyor.

dakıkayı nası anlıyoruz hala anlamadım:)

assets.synchronised.menshealth.co.uk

Saat 10.15

10 ile 11 arasında 5 er dakikalık çizgiler var.

yüzü çok sert ve erkeksi duruyor. elbet beğenen vardır.

tipim değil ama çirkin de değil

fotojenik seksi. fotoğraf hilesi ve makyajla seksi yapılmış... güzel bulmadım. 10 üzerinden 6...

erkeksi hatları var fazla maskulen duruyor. Tipim de değil ama türkiye şartlarında gideri var. Güzel değil seksi.

Duzgun suratı var. Normal bi tip. 5.

peyton list'in çirkin versiyonu
www.google.com

6

Tam benim tipim 9

ayırt edici bir özelliği yok bence, fazla makyaj yapıyor ve makyajı doğru kullanıyor. lüks bir muhitte 10 dakika içinde bundan daha güzel kadınlar bulunabileceğine inanıyorum.

güzel

6. güzel aslında ama evet erkeksi.

www.filmimdb.com
epey çekici pektoralleri var. ki bu bile tek başına 7 eder. fizik 10, kompozisyon 9 desek toplamda net 8 kalır.
tabii 7-8-9 diye aritmetik mi logaritmik mi gidiyoruz, o da fark ettirir.

5/10 bence. makyajı az olan fotolar daha güzel ama makyaj bollaştıkça itici olmuş. 6 vereyim dedim buradaki puanlara bakmadan ama makyajları görünce 5 te karar kıldım. 5.5 da diyebiliriz :)

Güzel bence

Değil 4-5

Gizli sinir var bunda bence.

hojdur ama öyle ahım şahım bir güzelliği yok.

Ben cok begendim. Boyle sert yuzlu kadinlara hayranim. 8 veririm.

Yapmam. Niye kısmetim kapansın? Gereksiz.

Gereksiz cunku ayrilsan/barissan habire dedikodunu yapiyolar ki dillerine malzeme veriyoruz suc onlarda degil. Evlenince olabilir ancak.

lisedeyken falan yapıyordum.

ilişki durumu yapmadık ama "kabak" gibi fotoğraflar var demek ilişki durumunu kezbanlaştırıp kendini kayırmaktan başka bir sey demek değil.

ilişkiniz varsa, fb ta çokça zaman geçiriyorsanız medeni durumunuzu da buraya belirtebilirsiniz. tabii ortaklaşa bir kararla. gerekli değil, gereksiz de değil ama. yapmamı istese yaparım, ne gerek var derse ki ben istemisim yapalım demişim ama o reddetmiş, nedenini sorarım. ha ok, derim sonra muhtemelen. fakat bunu yapmak isteyisimdeki sebep ile de doğru orantılı olur cevabım.

kişilere ve cevrelerine bağlı. olabilir, olmayabilir.

Yapmam, komik.

Haksız değil. Sonuçta başka bi kadının eşi olacaksın ama o kadın hâlâ onun annesi olarak kalacak. Yılların emeği var evladında. Sen de aynısını yap rahatsızlık verdiyse.

Cevabım: hak veririm.

İlişkimi sorgulardım sen gibi.

gerekçesinin espri olduğunu düşünüyorum. gerçekse bile çok takılmazdım. kendi kararı. para mevzularını sevmiyorum zaten.

bence çok mantıklı, iyi düşünmüş ama çocuğum varsa çocuğumun üstüne yapardım.

senin başının çaresine bakacağını düşünüyo ama annesi yaşlı. onu garanti altına almaya çalışıyor. bence yapsın ne olacak ki. para nedir yahu. yeter ki sevgi olsun.

Annesine ya da çocuğa yapmasına bir şey demezdim, haklı da bulabilirdim de, "Sen kadınlarla yersin parayı" kısmına bozulurdum bayağı. Sonuçta bana bir şey olsa sevgilimin aynı gece olmasa da, en kısa sürede hayatına devam edip yeniden aşık olmasını isterim. Bana kalbinin bir parçası değil de, elin evladı gibi davranmasına bozulurdum.

güven yoksa, arkadaşlıkta olmaz evlilikte.

bence sende aynısını ona yap, lehtarını annen goster gerekce olarakda ben ölursem baska adamlarla yersın parayı dersin, o zaman anlar senin nasıl hissettiğini.

sen de anneni yap. o bir şey derse sen de başka adamlarla yersin parayı de...

Valla ben ne yaptım da güvenini bu kadar sarstım ya da o güveni hiç oluşturamadım acaba diye düşünürdüm.

Sen öldüğünde o seninle birlikte mezara mı girecekmiş.

ne istiyorsa yapar. evlenirken de mal ayrılığı rejimi seçilmeli. kimse kimseye bir şey yapması için duygusal baskı uygulamamalı. takılmamalı insanlar böyle şeylere. hayat sigortasını siz ödemediyseniz tabi. öyle bile olsa rica etse kabul ederdim ben ne olacak.
edit: o söz de şakadır herhalde.

açacam şimdi ağzımı o olacak akşam akşam.

ulan ölmüşsün zaten,senin için film bitmiş.o saatten sonra bari sevdiğin!!! adam mutlu olsun hayatına daha güzel devam edebildin,senden sonra toparlanabilsin.

bak bak gerekçeye bak---sen o parayı başka kadınlarla yersin---miş.hayır annem hasta yaşlı o para ona daha çok lazım da demiyor bak,oraya çok dikkat edin.

e yiyecek tabi bu adam dünyaya sadece seninle sevişmek için mi geldi dangalak.bu ne demek? ben varsam varsın,ben yoksam yoksun.mutsuz ol acı çek.

ulan ne kadınlar var yaaa.şımarık,bencil,çıkarçı......

ben böyle bi kadınla evlenmeyi bırak böyle bir şey dediğinde bu yazdıklarımdan daha ağırını söyler bir daha da görüşmezdim.

iyi baktın mı? altın kaplamamıymış onunkisi?????????

ağzına sıçarım. o zaman ne diye evlenmiş seninle? mantığa bak ya.

not: derdim parayı sana bırakmaması değil. mantığı. yoksa ister anasına versin ister babasına; beni bağlamaz.

arkadaşlar,

yorumlar için teşekkürler. mevzu parası, primi değil zaten. tam da @iste o bendim'in söylediği şey. ben yoksam sen de mutlu olma mantığı.

yakın zamanda şöyle bir olaya tanık oldum. yeni evli çift 1 yaşında bebekleri var, çocuk beyin kanamasından küt diye ölüyor. şirketin yaptığı hayat sigortası var, şirkette yasal varisine(eşine) ödenmek üzere tazminatın haricinde ilave de yapıp destek oluyor. ölen çocuğun ailesi "o bizim çocuğumuzdu, paraları bize vereceksin" diye baskı yapıyorlar eşini kaybetmiş kıza.

özetle "ne var bunda" diyen arkadaşlar bir de böyle düşünün.

onun çevresinde de o tür örnekler vardır ( mesela ben bir yığın örnek sayabilirim),
sen kendine yetebilirsin annesi yetemeyebilir diye düşünüyordur...

bu kadar bilgiyle bir karar hakkında yorumda bulunmak oldukça isabetsiz sonuçlar getirir. birbirinizle açık açık konuşun. neden öyle düşünüyormuş sor. o da anlatsın. tatlılıkla ama, sitem etmek için değil, anlayıp anlaşmak için.

Evlilik sözleşmesi de yapıldıysa olabilir.

Teşhircilik kimini tatmin ediyor, hoşuna gidiyor.

Yolda görsen yüzüne bakılmayacak kişiler kıçını başını açınca ilgi odağı oluyor, bu da onların hoşuna gidiyor.

Eskortluk yapıyorsa reklamını yapıyor, onun dışında para kazandıklarını sanmıyorum.

kalp için.

Oha para yok mu direkt. Dolaylı yoldan tabii müşteri buluyordur ama o kadar şebekliğe youtubedaki gibi, izleyici başına para kazanıyordur diye düşünmüştüm

Finansör bulma amaçlı da olabilir.

Kalp alınca ne oluyor?

kalp sayın azsa ancak takip edenler senin yayın yaptığını görüp seni izleyebiliyor. ama kalp sayın fazlaysa genele düşüyorsun. yabancı birisi haritadan türkiye'ye tıkladığında senin yayın yaptığını görebiliyor.

genele düşersen izleyici sayın artar; izleyici sayın yüksekse "burada ilginç şeyler olabilir" diye gelen yeni izleyiciler ve yolladıkları kalplerle bir kısır döngü oluşuyor.

bir kısmı eskort, instagram hesaplarını paylaşıp instagram üzerinden mesajlaşmaya geçiyor olabilirler. fotolarının beğenilmesi sayesinde instagram önerilerine çıkıp daha fazla kişiye kendilerini tanıtabiliyorlar.

bizde izlenme sayıları marjinal seviyelerde geziyor. bir yayında 19200 gördüm ben. eski ali sami yen'den biraz daha az bir sayı. anadoluda stadyum kapasiteleri 20000 civarında, belki daha az. geçenlerde nasıl olduysa brezilyalı bir kızın yayını türkçe yayınlar arasına karıştı. kız 300 kişi oldu diye sevinirken sayı bir anda 1000'i geçti. çoğu türk tabi ki.

sevişen, yiyişen bir kitle var; çoğu üniversite ögrencisi. onların amacını cidden bilmiyorum.

kimisi de denildiği gibi ilgi çekme amaçlı. kalp sayısının fazlalığıyla tatmin oluyorlar. 1milyon kalbe sürprizim var diyen bir yayıncı vardı; kalp sayısını görebiliyorlar sanırım. ve o 1milyon kalbi sürpriz için attılar. 3000 kişi izliyordu, kişi başı 333 kalp yapar. yayın yapan porno yıldızına "soyun" diyen insanlarız, abazalığın sınırı yok. kadın google'da var, oradan bak" diye cevap verdi.

sadece periskopta yok her yerde var bu sapıklık olayı. periskop nedense çok şişirildi baya para döktü adamlar sanırım. oyun konsollarında canlı yayın var mesela orda bile açıp sevişen çiftler var :) ne olacak ki çok çağdaşız artık sene olmuş 2015 herkes kukusunu pipisini açabilir :)

çevreleri genişledikçe müşteri bulup parayla özel şov yapıyorlar amaçları o. sen ben bilmiyoruz tabii ki ama bu özel şovlara para veren adamlar var. sadece bu işle hayatlarını geçindiren kadınlar var. tabii normal teşhirciler, fenomen budalaları falan da var. çeşit çeşit.

Bravo amk Zihinlere bak . Para kazanmak için değilse neden yapıyorlar oha falan demişler.

Zevk için olabilir mi?
Biz ne zaman Adam gibi zevklerimizi yaşayacağız? Ada'm ya para için yapar diyor ya da para... Bravo

Direkt dal.

başlarım tabi ki, iş işte bulunur dememişler boş yere. başlarım sonra çalışırken daha iyi bir iş bakarım.

ilk iş yerine girip alıştın mı daha çıkmak bilmiyorsun rahatını bozmak istemiyorsun ama böyle de bir şey var.

Tamamen senin yeterliliğinle alakalı. Mesela 3-4 senelik tecrüben vardır orası olmazsa bakarım bulurum dersin ( ki bu ben olmuyorum :( ) o zaman bi değerlendir. Bi arkadaşım vardı bilgisayar mühendisi 3 yıllık iyi bir tecrübe ile adam 3 tane iş reddetti parası ve imkanlarından dolayı sonra 4. de karar kıldı. Ben de ilk görüştüğüm yere tamam olur geliyorum dedim başladım :D ama arkadaşlara da katılıyorum iş işte daha rahat bulunuyor. Çevren genişler tecrüben artar sonra baktın olmadı değiştirirsin. Ama şey de kötü hacı ya 3-5 ay durup durup ordan çıkmak daldan dala atlamak da kötü. Garip bi hal Allah hepimizin yardımcısı olsun deyim ne deyim :D

Ret ettim. Hiç pişman değilim. :) Çalışma saatleri Hafta içi 8.30-6.30- cumartesi 15.00 . Bi de maaş pazarlığı yapıyor şereefiz.

köleliği reddetmişsin tebrik ederim. severim böyle paraya tamah etmeyen insanları.:)

bana da oluyor.

bira istiyoz, adam pısst diye açıp önüme koyuyor.
bardağa kolayı dökünce sanki o koladan zevk almıyorum, bi eksiklik oluşuyor.

misafir gibi hissettiriyor, rahat davranamıyorum.

bahşiş alabilmek için neredeyse blowjob yapacaklar. esnaf zihniyetiyle yçnetilen yerler olduğu için normal. ben de çok rahatsız oluyorum.

İşte bu yüzden Starbucks'ı seviyorum. Normalde süper kapitalist yerlere karşıyım ama orada kimse ne içtiğine kaç saat oturduğuna karışmıyor. İstersen git internetlerini kullan hiçbir şey yeme, içme.

Oranın müşteri profili onu bekliyor. Avuç içi kadar ete 50 kağıt bayıldığın mekanlarda da tam tersi. Ben daha orta karar yerleri seviyorum.

Ben hiçbir garsonun bırakılacak üç beş lira bahşiş için bu kadar eğilip büküleceğini düşünmüyorum, en nihayetinde işletme sahibi "Böyle yapacaksınız" dediği için o şekilde davranıyorlar. Ha köylülük mü dersen evet köylülük ama bunun garsonla bir ilgisi yok.

Starbucks'ta dürüm yapsalar, dürüm sırasında beklesek. Boyunu da öyle "Venti" filan diye söylesek.

Bana bir "Tall" Yeni Seri hocam diye sipariş versek.

Dürüm, rakıyla internette filan takılsak, konsept aynı olsa. Bayağı absürt olmaz mı?

Dürümbucks açın biriniz. :)

esnaf samimiyeti denebilir.

müşterinin kendini evinde gibi hissetmesi, rahat olması.

izmir için konuşursam, genellikle yan dükkanlarda rakipleri oluyor. 1 lahmacun yesen bile masana acılı ezme, yoğurt ezme, çiğ köfte, bulgur pilavı, salata hatta ötesini ikram olarak koyuyorlar. Garsonlar da haliyle nezakkette sınır tanımıyor, rekabet...

İstanbul'da zaten Crossfit 34 Crossfit 1453 diye iki yer var sanırım bu işi ciddi yapan. O nedenle lokasyonu sınırlı tutma. Sana en yakını Ümraniye'deki 34 galiba. Bir de ciddi derken Türkiye standartlarına göre ciddi yapıyorlar. Bu Crossfit zaten sıkıntılı bir olay, bizdeki çalıştırıcıları düşünemiyorum bile. En nihayetinde bunlar antrenman diye birbirlerine halter fırlatan adamlar, o nedenle karar vermeden önce bir kez daha düşünmeni öneririm.

My Club'ta Crossfit alanı fena değil ama hocaları tırt olabilir.

@angelus ilk günden yapmıyorlardır herhalde di mi? :) benim yavaştan girip o tempoya ulaşma gibi bir isteğim var çünkü.

Tabii ilk günden olmuyor ama sana şöyle söyleyeyim: 2/3 ay önce Amerika'da Crossfit'in en önemli iki sporcusu tendon sakatlığı yaşadı, uzun süre de iyileşemeyecekler. Yani bu olaya ne kadar hakim olursan ol sakatlık her an kapında. Bir de bu adamlar elit sporcular, antrenmanlarını bu işi yaratan adamlarla yapıyorlar ama yine de sakatlanıyorlar. Türkiye'de bu işi gerçek anlamda bilen çalıştırıcı olduğunu sanmıyorum ben, o nedenle çok önermiyorum.

o zaman normal bi spor salonuna gidip hiit üzerine mi çalışmak daha mantıklı? o tarz spor salonlarında da bütün aletler dolu oluyor, sıra beklemek gerekiyor. hiit yapılamıyor sanki.

Ben tatile gittiğimde başka hiçbir ekipman olmadan sadece bir bankla 45 dakika hiit yapabiliyorum, hiit için çok fazla araca ihtiyacın yok. Her şeyi kullanabilirsin bu anlamda. Yani amacın yağ yakmaksa bu şekilde ve iyi bir diyetle çözüme ulaşırsın. Yok amacın bir adım daha ileri gitmekse powerlifting öneririm ben. Hem güçleniyorsun hem yağ yakıyorsun hem de yağsız kas kütlen oluyor. En ideali bu bence.

yağ yakma gibi bir isteğim yok, oldukça yağsızım zaten. kas kütlesi yapmak istiyorum ama halter kaldırma, aletlerle çalışma olarak değil. powerlifting e bakayım ben o zaman biraz da.

Zaten biliyorum. Uzgunum.

Evrenin bilinmeyen bi sırrı yok ki. Çoğu Youtube'da var zaten, niye ölelim durduk yere.

@angelus soruyu açık soramadım galiba. yaratıcı var mı yok mu, evrende başka canlı hayat var mı, big bang öncesi ne vardı vs.

Şöyle bir iki gün keyfini çıkardıktan sonra olabilir.

valla hiç merak etmiyorum. önemli olan uzun yaşamak.

kabul etmişiz ki burdayız heğimiz değil mi :)

kabul, zaten yaşama amacım o.

Ben bi yaratıcı olduğuna inanmıyorum, başka canlılar da illa ki vardır, Big Bang öncesi de açıkçası çok bir numara döndüğünü düşünmüyorum. Zaten tüm olaylar Big Bang sonrası oluyor. Yine kabul etmezdim sanırım. Gerçi bu sefer "Sanırım" diyerek ikircikli bir yaklaşım gösterdim ama yaşamak çok güzel.

ölünce zaten öğreneceksin, niye tam tersi olsun ki?

Kabul değil.

Bu soruların cevabı için sizi güzel bir fizik bölümüne alalım. Hem ölmenize de gerek yok.

bir kere geldiğim şu hayatı bitirmek istemezdim. bilim bazı şeyleri cevaplayabiliyor zaten.

cevap bende kalacaksa ne anlamı var ki öğrenmemin? başkasına söylesem o da ölecek. cevabı öğrenen küt gidiyo, öğrenen küt gidiyo... kalsın biz buluruz oni.

her türü kabul değil.

anında öleceksem istemem. en az bir sene isterdim ya. her şeyi öğrenip öleceksem ne işime yarayacak. en azından biraz bildiklerimi anlatırım sağa sola popüler olmak isterdim :D

Şunu diyorsun yani: www.youtube.com

olmaz. inancıma göre zaten öldükten sonra öğreneceğim. uzayın dışında ne var falan...

Öğrenip ölmenin bana ne faydası olacak? Sadece merakını gidermiş olursun. Bunun için de ölmeye değmez. Hem buraya, bilinmeyeni bilmek için değil, yaşamak için geldik. O halde yaşamaya devam.

ben kabul ediyorum. nereye basvuruyoruz?

Hangi sırrını? Kara maddeyi mi, büyük patlama nasıl olmuş mu? Öğrenip anlayana kadar zaten 60 yıl geçer, doğal yollardan ölürüm.
Edit: Tutar da 42 denirse, ölürken onu da indiririm.

cevaplardan kibir akıyor.

"evet, kabül" demek isterdim ancak hayata gelme amacımız sadece bunu öğrenmek değil, bu amacı gerçekleştirmek. bilmek, uygulamadıktan sonra paha etmez. o yüzden kabül etmezdim.

87 yaşında kabul edebilirim. Etmeyebilirim de. Bakarız.

(bkz: hitchhiker's guide to the galaxy)

soru ordan çalınık ;)

Strese bagli olarak olusan bazi molekuller DNA'da degisimlere sebep olup, hucreyi kanserlesmeye goturuyorlar kisaca.

stres bağışıklık sistemini de baskılıyor. normalde tanıyıp imha edeceğin hücre dokulaşmaya başlayabiliyor.

Stresin hormonal bir dolu etkisi var. Bunların da uzun süre sürekli devam etmesinin vücutta elbette kötü neticeleri oluyor.

tümörlü dokuda kanser hücereleri var, kanser hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması ve vücudun bunu tanımayıp engelleyememesi sonucu ortaya çıkan durum.
hücrelerin bölünmesi sırasında normalde çok kontrollü bi sistem var dnanın replikasyonundan, 2 katına çıkması durumu oluyor bölünme sırasında, önce ve sonra hücre kontrollerden geçiyor ve bi sorun olursa bölünmesine izin verilmiyor ama işte bunu düzenleyen mekanizmada sorun çıkarsa kontrolsüz bölünmeler ve kanser oluşumu görülebiliyor. aynı zamanda dnada direk olarak kompanse edemeyecek kadar büyük hasarlar meydana gelebiliyor. bunlarda stresin bilimsel olarak etkisi gösterilmiş aslında hayvan deneyleri falan var, ama her stres faktörü için bunu söyleyemeyiz elbette.
bu kontrol mekanizmalarında oluşan hatalar tamamen genetik olabilir, yediğimiz içtiğimiz şeylerden gelen kimyasal nedenler, çevreden aldığımız fiziksel etkiler, stres faktörleri de olabilir.
doktorlar elbette moleküler seviyedeki duruma hakim olmayarak, olmaları gerekmiyor zaten, her stresi kanser üzerinde etkili gibi anlatıyorlar zaman zaman. genel olarak basitçe böyle bi ilişki var.

ben onu ölene kadar azar azar yerim.

Iddaaya basarim.

azar azar yerim +1 ama kendimi şımartmak için birkaç teknoloji aleti alırım. :D

kendi soruma cevap gibi olacak ama.

bütün evi monitorle kaplar virtual reality yaparım, wifi antenlerın en buyugunu alıp hackerlık yaparım, 5 tane desktop alıp hepsını bırbırıne baglayıp super computer elde ederim hıamına..

Sevdiğim bir kırtasiye var, orayı alırdım büyük ihtimalle.

vatandaşlık veren, tercihen kendi halinde takılan minnak bir avrupa ülkesinde iş kurar veya daire alırdım. şartları her nasılsa. estonya olur, slovakya olur çok fark etmez. merkezi ve çok büyük bir yer olmasın. artık oralar da pek güvenli değil. hırlısı var hırsızı var, terörü var falan. ama şimdi tallinn'de, riga'da, bratislava'da kim bombalı eylem yapar allasen.

"estonya'da ev vericez, tam olarak 1 milyon ama" deseler hiç düşünmem basar giderim. yasal olarak yerleşip çalışma izni falan aldıktan sonra gerisi umrumda olmaz. e zaten evim var. ne bileyim garsonluk yapmaktan tut da fabrikada çalışmaya kadar herhangi bir şey yapabilirim. kafam da sülalem de raad olur. sigorta önemli ama. emekli olmak lazım bi şekilde. 55-60 yaşına gelince ne yapıcaksın?

***

edit: abi google translate'ten "tallinn real estate"i estoncaya çevirip çıkan siteleri biraz kurcaladım da bu nedir ya. şerefsizim 90 bin euro'ya allah gibi daireler var. çalışmaya da gerek kalmadı amk. bi tane kendime alır, 8 tanesini kiraya veririm. onlardan gelen para çıkışırsa böyle küçük bi spor okulu tarzı mekan açarım belki. benim bu konuda deneyimim/yetkim yok ama işte basketçi, futbolcu, tenisçi, hokeyci küçük sarı pipiler yetiştiririz usta antrenörlerle. her şey para mı yav. o çocuklardan biri 17 yaşında milli takım formasını giyse, gelip "meister amca sağolasın, bende hakkın büyük, ver elini öpeyim" dese bundan büyük gurur mu olur?

Ucuz bir ev alir, geri kalani icin de borsayi ogrenip borsaya basarim.

kadıköyden 2 ev alırım birini kiraya veririm

Muhtemelen betona (ev) yatırım yapmazdım ya azar azar ömür boyu yerdim ya da @der meister gibi iş yatırımı yapardım yurtdışında. Düşündüm de ikincisi biraz daha ağır basıyor sanırım :D

tiyatro sahnesi açardım.
kalan parayla minik bir kafe eklerdim belki.
hem karlı hem eğlenceli.

barcelona maçlarına basarım.

1minyon ahım şahım bir para değil ne yazık ki.
1tl bile olmayınca değerli ama kazanmak olası olduğu kadar olsa pek bişi yapılamaz gibi geliyor.

Olsa ya direkt hepsi vadeliye... getirdiği mebla belli sonuçta.

Hepsi ile makul fiyatlı evler alıp kiraya vermek...

Son olarak ticari zeka mevcut ise o yönde kullanmak.

Hadi gaza gelip 1e 2 veren bi maça iddaa diyim de çarmıha gerin...

Ya sizin hayaller kucuk ya da ben bu ulkeden cok bikmisim

Balıkesir'de dükkan alırım 250-300 kağıdıyla.
500 civarını borsaya gömerim.
Kalanıyla da ikinci el bir M6 çekerim altıma.

hiç rutinim yok, hatta cok sekerli beslendigim icin mahvediyorum bunyeyi. ama arada kanı vucudu temizlemek namına saglık oranı abartılı ogunler yapıyorum.
mesela dun kereviz, havuc, kırmızı pancar rendeleyerek(hepsi çiğden) bol limonla marine ettim. durdukca guzelleşti de meret. über saglıklıymıs. yine gecenlerde balkabagı ve taze zencefille corba yaptım.
sonra bol bol brokoli tüketmeye calısıyorum bu ara, zira ben tadını sevdigim icin yerdim brokoliyi fekat ogrendim ki cok cok saglıklı bişeymiş.
hah rutin sayılabilecek şeyim de suyuma taze zencefil atmak, hem cok lezzetli de geliyor bana.

insan oldu olacak günde kaç kez tuvalete çıktığımızı da sorar, eksik kalmış.
Böyle genel bir soruya genel bir cevap olarak rutine bindirmemeye çalışıyorum beslenmeyi de sporu da diğer şeyleri de. Dizi sıfır, haftada 2-3 ilgimi çeken film izliyorum.

EK: Tatlı tüketmeyen birisi olarak iyi bir balkabağı bulduğumda fırında şekersiz yapıyorum, sadece tarçın çubuğu ekleyerek, üstüne de ceviz, süper oluyor.

işten değil okuldan çıktım. gün için beslenmem son derece sağlıklı. içinde un, şeker, ayçiçek yağı ve margarin olan hiçbir şey yemiyorum. Yediğim her şey de gramajına kadar hesaplı. beslenmem kesinlikle bir rutin içinde haftada iki gün aynı yemekleri yiyorum o derece. beslenmemde tek sağlıksız şey kahve. günde en az bir kere içiyorum, bu gün iki kere içtim.

bugün okuldan sonra ağırlık antrenmanı ve kardiyo yaptım. bu da rutin.

kitap okumuyorum. son 4 senedir sene başına 4 kitap okumuşumdur, hepsi de zorunlu olduğu için. ama bir 5 yılımı kitap okuyarak geçirdiğim için hiç pişmanlık duygusu hissetmiyorum.hiçbir dergi takip etmiyorum, bugüne kadar hiç takip etmedim.

dinlenmek için dizi izliyorum. kaliteliyse baştan sona, kalitesizse sürekli ileri alarak izliyorum. dinlenirken, konsantrasyon gerektirmeyen işler yaparken de genelde müzik dinlerim. bunlar da rutin.

Beslenmem sikintili. Sevmedigim yiyecekleri saymam mumkun degil, birkac sevdigim sey disinda hicbir yemegi sevmem kisaca:) Karnim acikir ve canim bir sey ceker, o an canim bir sey cektiyse onu yemeliyim, baska bir sey yiyip karnimi doyurayim en azindan diyemiyorum, canim ne cektiyse onu bulup onu yemem lazim, ya bulup yiyorum ya da ac kaliyorum.

ISten ciktiktan sonraki zamanim bu ara hazirlanmam gereken bir sinav oldugu icin serbest degil.
Normalde nasil derseniz; bir ara konser- tiyatro sik sik yapardim. Ara ara yine yapiyorum. Onun disinda karnim acikmissa bir yerlere gidip karnimi doyuruyorum, oyle zaman geciyor zaten. Cunku karnim aciktiginda bekleyemiyorum ac ac, karnimi hemen doyurmam lazim, is cikisi ac isem eve kadar dayanamiyorum.

Spora bir ara basladim birakmak zorunda kaldim. Zaman sikintisi bitince tekrar baslayacagim, onumuzdeki 1-2 ay zamanim olmayacak. Muzik ise konser dedim zaten. Kitap fazla okumam, internetten bir seyler okurum genelde, cok okudugum bir sey degildir kitap. 2 yil oncesine kadar duzenli okurdum ama o zamanlar daha serbestti zamanim.

Takip ettigim hicbir dergi yok, dergi takip etmeyi anlamsiz buluyorum. Ornegin livesicience.com gibi siteler varken bilim dergisi okumama pek gerek yok. Sosyal medya bu kadar mukkemmel bir sey olmadan onceleri bilim ve teknik okurdum. Zaten o dergi de bozuldu artik:) Takip edecegim seylerin facebook sayfasini takibe aliyorum, cogu seyi facebooktan takip ediyorum.

Izledigim dizi 0. Hayatimda tek bir dizi bile izlemedim. Sadece Dexter'in bir sezonunu (8-9 bolumdu galiba) izledim sonra sikti, tamamini izlemedim. Film ise sinemada izlersem izlerim, evde acip da film falan izlemem. Evde izleyemiyorum nedense. Neler izledigime gelince oldursen ask filmi izlemem, oldursen fantastik de izlemem, komedi filmi de kolay kolay izlemem, onun disinda dram, aksiyon, biyografi kaliyor zaten, aksiyon pek fazla olmasa da bunlari izlerim guzele benziyorsa.

Ketojenik diyet + intermittent fasting yapıyorum.

Haftada 3 akşam ağırlık, kalan günler 2 akşam ve 2 sabah olmak üzere açık hava koşum var. Sabah koştuğum haftasonları bazen akşam da koşuyorum. Ağırlık çalıştığım akşamlar İstanbul'da değişik salonları geziyorum bazen. Geçen hafta bir kickboks salonuna gittim mesela. Antrenman tarzı ve lokasyonlar sürekli değişiyor.

Var zaten.

Var ya, Emirgan korusunda bile bayağı var.

belgrad'da var. arboretum'da da var. insan içine pek çıkmıyorlar ama ağaçların civarında görebilirsiniz çok rahat.

Arboretumda gördüm ama belgrad da içerilerde bile göremedik. Zoofil falan diilim yanlış anlaşılmasın Çocuklara gösterecektik, numunelik bi tane bile denk gelmedi yaw. Fındık falan vericektik negzel

CLC eski serilerin arasında en tutulmayanlardan biri. Ondan da fiyatı düşüktür. Çok yakar, peformansı da çöp. Grand Vitara ile CLC çok farklı sınıfta araçlar. Beklentin tam olarak nedir yeni arabandan? Ona göre tavsiyede bulunayım.

Kesinlikle ikisi çok farklı. İlk beklentim kaza, kötü hava koşulları, vb gibi durumlarda beni koruması, dayanıklı olması. Belki en önemlisi bu. İkinci beklentim yakıt yönünden beni sarsmaması (clc olursa tüplü olması şart olur bu durumda). Bir başka beklentim de sık arıza yapıp canımı sıkmaması, servis ihtiyacı duyduğumda anlayıp çözebilecek yeterli sayıda usta bulabilmek (mersinde suzukiden anlayanı daha bulamadım, yetkili servisi de yok). Bi arkadaşımda 2001 moden c180 var, daha orjinal sileceklerini kullanıyo. Mercedes o yönden cazip geldi. Aslında suv'ların yüksek ve iri olması sevdiğim bi özellik ama 50bin liraya alınabilecek suvlar 2007den daha yeni olamıyor. Clc nin tutmayan bi model olduğunu biliyorum, sahibinden'de sadece 40tane olmasından da belli. Ama mercedes olması beni teşvik ediyor. Karışık anlattıysam kusura bakmayın:) anlatabildiysem ne mutlu. Bu beklentiler dahilinde Clc'ye alternatifleriniz varsa ilgiyle dikkate alırım.

Mersin'de olmasan kötü hava koşullarını dert ederken arkadan itiş araç alma derdim ama o açıdan CLC problem değil. Ama LPG için kaliteli bir sistem almazsan sıkıntı yaşama ihtimalin çok fazla. Zaten sahibinden'de de bakarsan BMW, Merc vs. premium markaların en ucuzları LPG'li hep. Problem yaşayan elinden çıkarmaya çalışıyor.

Ayrıca premium marka malzeme kalitesi yüksek olsa da yüksek servis maliyeti demek. Servis konusunda başım ağrımasın isteyenler için aklıma hep ilk Corolla gelir. 1.4 dizel 2012 civarı bulabilirsin o bütçeyle.

üniversiteli misin diye muhabbete giriyorlar ama 32 yaşındayım aslında. derdim büyük panpa :(

Kilodan, giyim tarzından ve saç/sakal beyazlığından olabilir. Yaşına göre giyinip kilo verirsen, sakal beyazsa kesersin, saç beyazsa kısa bir model tercih edersin, sorun minimuma iner.

Aralikta 27 olacagim, bana hala barlarda kimlik soruyorlar. Ehiehi

kiloyla alakalı bir durum. zayıflasan da bebe gibisin diyerek sinir bozarlar.

abi de mi demesinler yahu? ablada kaldım ben çok şükür, teyzeye terfi ettiğimde bi içime oturur herhalde.

Gelmiyor, taş gibiyim. Maratonu 3.26'da koştuğumu söylemiş miydim? :)

Saçta beyazlar çoğaldı, biraz daha çıkarsa George Clooney diyeceklerini umuyorum :)

John Slattery desinler, o da olumlu.

kilo cok buyuk bir faktor. 15 kilo verip 15 yil genclesen taniyorum

eskiden kaça gidiyorsun derdiler 3 derdim lise 3 zannederdiler. üni bitti işe başladım şimdi nerde çalışıyorsun diye soruyorlar. nasıl oldu da lise çağından 27 lere atladım bilmiyorum. giyim tarzı diyerek kendimi avutmak istiyorum.

Benim saç sakal erken ağardığı için hep yaşımdan fazla tahmin ediyorlar. Vücudu gören de tam tersini söylüyor.

Bölge sayısını azaltacaksan antrenmanı hızlandır.

göğüs-ön kol yaptım dün hem de hakkını vere vere yaptım çok iyi oldu ya. bu şekilde devam edeceğim artık.

valla ben 4 hareket 2 bölge yapıyorum. 3er setten.

sonuç: başarısızlık :)

antrenman bu işin %30'u çünkü. geri kalanı beslenme ve uyku:) diğer %70'lik kısımda sorun olması kuvvetle muhtemel.

Bu dengesizliğe sebep sensin. İlk dengesizliğinde üzerine gitmeyip gereken tavrı göstersen, kısacası poposunu kaldırmasan, bu dengesizliğe devam edemeyecek. Klasik bir popo kalkma hadisesi yani.

bir kez aynı hatayı yapmışsın ne diye şehir değiştiriyosun hala böyle biri için. bir daha hiç bi şekilde görüşmem yerinde olsam.

aklını başına devşir. benzer bi karı yüzünden ömrümün 8 yılı çöp oldu. numaramı değiştirip hiçbir şekilde, hiçbir koşulda iletişim kurma çabalarına olumlu dönmedim. ne kadar ortak arkadaş varsa da iletişimi kestim.

bu ilişkide ne çekerseniz çekin haksızsınız.

Daşşak geçiyor seninle.

Senin yapacağın tek şey var;
çok afedersin ama tırnak içinde söylüyorum bunu "hayatından siktir edip" çıkaracaksın. Bir daha da yüz-göz olmayacaksın. Çocukla eğlenir gibi davranıyor sana, maalesef devam edersen benzer şeyler yapmaya devam edecek. Emin ol buna.

Ohaaaaa oha sana yuh. Bi kız gel dediğinde gelir git dediğinde gidersen böyle tepkisiz o daha seni çook yo-yo gibi kullanır. Bir erkek de öyle. Bir insanın sana mantıksız gelen hallerine he he demicen tepene çıkar!

Ya kusura bakma da hata sende. Dilim varmıyor söylemeye, tam bir ******* gibi davranmışsın. Sözcüğü sen bul.

Vatandaş ipiyle kuyuya inilmeyeceğini defalarca kanıtlamış, sen kaşınmışsın. Hiç öyle başından aşağı kaynar sular falan dökülmesin.

Safcana mısın sen biraz?

Çıkabiliyor, bahtın açıksa.

İşimiz bahta kalirsa sittin sene hayir gelmez bana.

12 senedir çalışıyorum. Hiçbir işime torpille girmedim. Oluyor yani.

Torpilin yoksa ya kendini geliştirmek için çok çalışacaksın ya da düşük maaşa çalışacaksın

İş bulma/işe girme aşamalarını üniversite bazında değerlendirme. O kişi gerçekten farklı özellikleriyle firmanın dikkatini çekmiş, görüşme sırasında etkilemiş olabilir. Düşük bir ihtimal gibi görünebilir ama imkansız değil. Geçenlerde Boğaziçi Ekonomi'yi dereceyle bitirmiş ve iş bulamayan bir arkadaşın başlığı vardı burada, ona baya şaşırmıştık mesela.

Düzen boktan ama bu düzende üniversite mezunu, tecrübesiz ve kalifiye olmayan insandan bol bir şey de yok. Kısacası bu düzende dediğin gibi ya birisinin adamı olacaksın ya da diğerlerinden öne çıkan bir farkın olacak.

ortalama bir taşra üniversitesinde okurken dünyanın en büyük alman firmalarının birinin almanyadaki global merkezinde, kurumsal strateji departmanında staj yapmışlığım var. imkansız diye bir şey yok. denemeyen baştan kaybediyor zaten.

ha şu an orada çalışmıyorum o ayrı.

eğitim, kendini geliştirme vs. boş iş. adamın yoksa ne kadar çabalarsan çabala, adamı olandan hep geri kalacaksın.

adamın olması lazım. öyle ahım şahım bi torpil olmasa bile bi tanıdık şart.

askerden geldim 3 ay iş aradım nereye başvurduysam olmadı. bayramda tezgahtarlık yaptım filan. çevremden başkaları üniversirelere sözleşmeli memur oldular büyük fabrikalara girdiler biri süt peynir üretiyor biri pimapen. marka vermeyim. böyle böyle şeyler polis olan var mesela :) hepsinin ortak noktası bi partiye üye olmaları. şansa bak :) en sonunda y.dışında bi iş buldum. o da eski iş arkadaşım orada yetkili birisiydi. bayramlaşmak içşn görüşürken iş ne yaptın dedi bulamadım deyince dur bize biri lazım dedi öyle anlaştım. firma büyük kurumsal bi firma ilanlarda eleman bile aramamışlar mesela. yani işi buldum ama yine tanıdık sayesinde.

isin sirri basvuruda ve israrci olmakta. biraz da sans isi tabi. ama bastan pes ederseniz hic sansiniz olmaz. siz de yurtdisindaki firmalara basvurun, belki birisi tutar.

Torpille işe girmedim ama lise + uni hep kastım.

baht ne aq, birakin bu kader kismet zirvaliklarini ya,

ben okula hiç önem vermedim, mezun olunca en boktan işleri yapmayı seçtim, silsile şeklinde zincirleme oldu hep. öğrenciyken çalışıyordum zaten ama mezuniyet sonrası hemen bir işte para kazandım. ikincide tecrübe (kağıt üstünde). üçüncüde öncekinin tecrübesinin üstüne elle tutulabilir bir mesleki yazılım bilgisi edindim. dördüncüye o yazılım sayesinde girdim orada da imalatı gördüm. sonraki işe imalatla ilgili bilgili sıfatıyla girdim, şef diye rütbe verdiler hatta, çok göt kaldırıcıydı. oradan da yurt dışında muadil işe geçip komboyu tamamladım. şimdi yapmam gereken eldeki sermayeyi denkleştirip kendi alanımda bir taahhüt işine başlamak. çünkü bu düzenekte çark olarak monte olmadığım tek o kaldı.
hepsi boktan bi şantiyenin isg sorumlusu olmamla başladı hatta. o kadar iş değişikliği de sektörde yaygın tabii, kurumsallık diye bir kavramı kimse bilmez.
velhasılı, kolay lan. arada bir boşanma, birkaç göç falan oldu ama iyi de oldu.

Seni işe alacak adam iş yaptıracak sana.Neden birinin tanıdığı diye işine yaramayacak,yarım yamalak iş yaptığı için başını derde sokacak adam alsın ki.

Demem odur ki bu loser söylemlerini bırakıp mülakatlarda kendimi nasıl daha iyi sunarım diye kafa yor.

mülakata çağrılmak için dahi birinin adamı olmaya gerek olduğunu bilmemek için hep birinin adamı m olmuş olmak lazım acaba? kafamda deli sorular...

yeteneksiz de olsa, kişi kimi zaman "yönetilebilir" ise işe alınır, ve yönetilebilirliği arttıran şeylerden biri de himayecilik-patronaj anlayışlı adam seçme. bunu hepimiz biliyoruz. bunu beceremediği için büyük çok uluslu kurumsal şirketlere bakınıp yutkunup gözleri dolanlara no more drama diyoruz.
son olarak, rızk allahtandır.

bugün yaz

yaz. ben ilk buluşma sonrası erkeğin aramasını beklerim

Yaz artık. Kız isteksiz dönüyorsa yazma bir daha.

Sen yaz. Muhabbetin seyrine göre kısa cevaplar veriyor, sana dair bir şeyler sormuyor, senin yazmana istinaden tepki vermiyorsa olmamıştır işte.

yazın abi neden yazmıyorsunuz.

yazmalısın.ilk o yazarak biraz belli etmiş olumlu görüşünü zaten.
ilk yazmaman da doğru değil, erkek olarak.

yaz kardeşim durma. soğuk tek kelime şeyler yazıyorsa uzatma

Aynı evde yaşama olayı evliliğin getirdiği zorunluluklardan değil miydi ya

Oldugu gibi kabullen her seyi. Hep oyle olacak haci. Olay bu yani.

Biz de 5.yilimizdayiz 4 yildir birlikte yasiyoruz bence cok guzel.

sadece sevgiliyle değil bu herşeyini bildiğinizi düşündüğünüz birisiyle aynı çatı altında yaşamaya başladığınız anda bütün ilişki boka sarıyor, ben kaç senelik arkadaşımla kol kola omuz omuza herşeyi yaptım, aynı ilde okuyoruz diye eve çıkmıştık adam bi anda dünyanın en sinir bozucu yavşak insanı oluverdi. ev ortamı bence bi insanın gerçek yüzünü gösterir ya.

başakmış burçmuş bunları geçelim bir kere. erkek arkadaşımın burcunu bile bildiğimden emin değilim ama birlikte yaşarken çok güzel vakit geçiriyoruz. aynı evde yaşamak size yaramamış. bence ilişkiye hasar vermişsiniz.

sorun evde değil, bir çift olarak sizde.

ayrılın tez vakitte.

eskilerin bir sözü var, birisini gerçek manada ancak ya birlikte yaşarsan ya birlikte yolculuk edersen(o yolculuk deve sırtında 2-3 ay süren yolculuklar) yada uzun süreli ticaret yaparsan tanırsın derler. yoksa 4 yıl en güzel anlarda sevişmekle vb insan tanımak zor iş.

Ayni evde yasamak her iliskide yasanmasi gereken en onemli surectir, eger ayni evde yasiyamiyirsanis, o iliski gelecek vaad etmiyordur maalesef. Ya huyunuzu degistireceksiniz, ya da sevgilinizi. Bu uyumsuzluk" ay biraz alttan aliyim, ileride eski halime donerim" denilecek bir sey degildir. Bosanmaya kadar gider yoksa.

İlişkiyi ciddi seviyeye taşımakla hata etmişsiniz.

kendinize zaman ayırmadığınız için. 7/24 beraber olunca oluyor o. bir noktada ikinizin de günde 2-3 saat yalnızca kendi istediğini yaptığı bir zaman aralığı olmalı. yoksa feci bunalıyor insan.

sorunun cevabı içinde. temizlik filan için kalp kırmaya değmez, bunu görmeniz gerek öncelikle. hassaslaşma mevzusu da sık kavga etmekten ileri geliyor. sen sürekli onu eleştiriyorsun, düzenine laf ediyorsun. o da sana ediyor. sonra tabii her söylenen batıyor.
eve bir yardımcı alın, düzen oturtun. temizlik düzen gibi şeyler için kavga mı edilir yahu, başlatmayın burcunuza :) biraz da fedakar olun, geri adım atmasını öğrenin. ben de nişanlımla birlikte yaşıyorum, o bana göre daha dağınık ve ev işlerinden anlamıyor. ama rica ediyorum, gösteriyorum, elinden geleni yapıyor. ben de yapmadıkları için dırdır etmiyorum. orta yol bulmak bu kadar zor olmamalı.

durumunuz varsa temizlikçi gelsin eve haftada 1, 2 haftada 1.

konuşun, ketum olmayın. onun için önemli olduğunu düşündüğünüz için canınızı sıkan bir şey belki onun için o kadar önemli değildir ve davranışını değiştirmek ister.

beraber tatile gidin.

mort olur o iş. sevgiliyle aynı evde kalan kimi tanıdıysam mortu çekti o ilişki (buna kendim de dahilim).

tolstoy'un kreutzer sonat'ı aklıma geldi bir de durduk yere.

umarım düzeltirsiniz ama evlenmeden aynı evde yaşamak çok büyük risk.

Tez ayrıl, durum değişmeyecek, vs. diyenlere hiç aldırış etme. Elbette başta zorlanıyor insan, her iki tarafın günlük alışkanlıkları, çok basit konularda dahi, çatışabiliyor. Biz de mesela 4 yıldır beraberiz, son 2-2,5 yıldır da beraber yaşıyoruz. İlk zamanlarda sık sık kavgalar bağırışmalar oluyordu, yani en basitinden ben yemeğin içine zeytinyağı katmak istiyordum, o da zeytinyağı kokuyor diye ayçiçek yağı istiyordu. Sonra bunun için küçük bir tartışma çıkıyordu. Ya da tuvaleti hep ben yıkıyordum mesela, o hiç yapmıyor diye sinir oluyordum, kavga ediyorduk falan. şimdi kırk yılın başı oluyor bunlar ancak. Mutlu mesut geçinip gidiyoruz.

Bunun için herkes sorumluluklarının farkında olmalı. Yani, temizlik konularında mesela, bir tarafın daha fazla emek harcaması çok göze batabiliyor, rahatsız edebiliyor. Yani iki taraf eşit olarak katkıda bulunmalı evin çekip çevrilmesine. Bu konuda herkes yapmayı daha çok sevdiği işi üstlenebilir. Bunun dışında yolunda gitmeyen bir şeyin farkına vardığınızda söylenmekten ziyade tatlı bir dille anlatmaya çalışın sorunlarınızı. Evde çok fazla vakit geçirmeyin, çıkın arkadaşlarınızla görüşün, sinemaya tiyatroya falan gidin. Evde kaldığınız zamanlarda da sürekli aynı şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Herkesin kendi istediklerini yapmaya ayıracağı bir zaman dilimi olmalı. Kolay değil, ama bazen sabırlı olarak, bazen biraz fedakarlık ederek sorunları çözebilirsiniz.

1 yıllık bir ilişkinin ardından temmuz ayında sevgilimle aynı eve çıktık. İlk ayı çok anlamadık evi yerleştirmek, eşya telaşı filanla geçti; ancak sonraki günlerde kendimi hiç olmadığım kadar gergin ve sinirli hissettiğim bir bir buçuk aylık bir dönem geçirdim. Bulaşıklardan çamaşırlardan tut onun ev içinde vaktini nasıl geçirdiğine kadar her noktada sinirleniyordum. Konuştum, kısmen çözdük kısmen çözemedik. Sonra hayatın daha bir içine düştük ve her akşam bulaşıkların yıkanıp sabah tertemiz mutfağa uyanmak isteyen ben saat 9'da koltukta uyuyakalır oldum. O benden daha yorucu bir işte çalıştığı için ev işleri çoğunlukla bana kaldı, kalmaya da devam edecek gibi; şu an bir şikayetim yok.

Ha, o sinir stres olaylarına girip kendimi düzen ve alanlarımızın çatıştığı dönemden çıkarmak zor oldu, hakikaten zorlandım. O yokken sinirden ağladığımı da bilirim, onunla yapacağım ama sonradan yapmaktan vazgeçtiğim her konuşmayı kafamdan defalarca geçirdiğimi de. Ama neticede o dönemden çıktım, çıktık.

5 yıllık bir geçmişiniz varsa ve uzakta iken bu problemleri yaşamıyor iseniz, aynı ev içinde yaşamayı öğrenmeniz gereken dönemdesiniz. süreç sonunda ya uyum sağlayabileceksiniz ya sağlayamayacaksınız. Ama bu geçirdiğiniz ilk zamanları bir kriter olarak kabul etmemenizi ve yaşadığınız krizleri çözülmeyecek şeyler gibi değerlendirmemenizi tavsiye ederim kendi adıma.

yakin bi arkadasimsa tepki vermem ama uzulurum

dünyanın güneş etrafında bilmem kaçıncı tam turunu atmış olması pek umurumda olmaz.

Dogum gunu kutlamayi mantiga oturtamadigim icin tepki vermem, uzulmem. Kendi dogum gunumde de ozel bir sey yapmam. Mahalle baskisi sonucu arkadaslarimin dogum gunlerini kutlarim ama.

eşim ve ailem dışında çok takmam. eşime tepki veririm de ailem için çok tepki vermem sadece acaba neden hatırlamadılar derim birkaç gün o kadar.

Ben üzülüyorum öyle seylere, trip de atiyorum. Onemsiyorum ozel günleri.

ben kutlarım. karşıdan beklemem. zaten hatırlayanlar belli öbürlerini düşünmem hiç

Doum gunumun hatirlanmamasiyla pek ilgilenmem. Ama bir kere bir hanim arkadasimin dogum gunun ben hatirlamis oldugum halde o benimkini hatirlamamisti, ustelik dogum gunumuz de 1 gun arayla, unutulacak gibi de degil:) Tepki falan vermedim tabii ki ama biraz uzuldum yahu.
Ama o ondan sonraki hicbir dogum gunumde asla unutmadi. Onumuzde ki sene de unutmaz:)

Tepki vermem vereni de anlamam. Eski ev arkadaşım baya trip atmıştı şok olmuştum. Ben kimseyi kutlamadığım için kimse de beni kutlamıyor.

Hayır

Sürekli konuşuluyorsa ve bildiği halde kutlamadıysa soğurum ya da kırılırım bendeki önemine göre değişir. Sonuçta "iyi ki doğdun" demek ne kadar zor olabilir.

benim için neden bilmiyorum, aşırı önemli bir gün. bu sene kutlayamadım bile. çok üzülüyorum, sevdiğim az sayıda insan kutlamasaydı yıkılırdım herhalde.

Ailem ve hanımım hatırlamazsa TATSIZLIK çıkarırım da arkadaşlarım falan hatırlamazsa sikimde olmaz, milletin işi gücü var bir de bununla mı uğraşsınlar.

2-3 kişi var. onlar +/- 2 gün ile hatırlamazlarsa canım sıkılır biraz. onun dışında nein!

umrumda bile olmaz..

Kendi doğum günümü bile kutlamıyorum ben. Kimseden bir şey beklemem. Ama ben hatırlar da sevgilim hatırlamazsa, hatırlatıp "İyi ki doğdun" beklerim.

Çok yakın üç beş kişi hariç kimsenin doğum gününü kutlamıyorum. Kimse doğum günümü kutlamadı diye triplere girmem. Kutlansın talebim yoktur. Kutlanmasa üzülmem. O gün diğer insanların önem vediği benim için de gereksiz sıradan bir gün. Ha ben yalnız kurt bir adamım, insanlardan sıkılıyorum. Sosyal süper normal insanlar bozulabilir onu bilemiycem.

Ben bile hatırlamam çoğu Zaman, ailem de öyle o yüzden hiç takmam

ailem hariç hiç kimsenin kutlamasını beklemem ve kutlamam.

Hayır vermem. Doğum günümü kutlama olayı çok uzak bana zaten, sözlü bir tebrik olmaması da herhangi olumsuz bir etki bırakmıyor bende. Çevremdekiler kutlandığında mutlu oldukları için onlarınkini kutluyorum.

"ne kadar da odun arkadaşlarım var, aynı benim gibi" der mutlu olurum.

hayır

Hayır.

işyerinden insanlar benimkini hatırlamadılar, kutlamadılar tepki vermedim ama buraya yazdım. çok da dert değil.

kardeşim hatırlamamıştı geçen seneki doğum günümü. hiç soğumadım. beni sevdiğini biliyorum, aklında tutmak zorunda değil, günleri karıştırmıştır, aklına geldiği halde arayıp sormayacağını düşünmem yakın birisinin.

Ankara net.

Erzurum, Sivas, Kayseri falan da büyük şehir değil mi?

Ankara.

büyük şehirden kastımız nedir? büyükşehri belediyesi olanlar mı? izmir ankara istanbul mu?

Ankara

samsun ne zamandan beri büyük?

çok net ankara derim eğer 3 hadi 5 büyük şehirden sayacaksak

delhi

ankara

delhi tam aradığım cevap oldu. tşk. samsun bayburttan az büyükmüş şimdi fark ettim. prdn.
aahhh aziz allah..

Deniz lobisi iş başında.

İstanbul diyorum ben.

Buna Ankara değil diyen öğrencidir bunu unutma bak. Ankara'yı Anadolu'nun bağrından sağından solundan gelen öğrenci tipler dışında kimse beğenmez Ankaralılar dahil. Kesinlikle Ankara kesinlikle.

Gördüklerim aradında İstanbul.

Ankara'da okumuş biri olarak ve tüm büyükşehirleri görmüş biri olarak ankara diyorum. İstanbul'dan başkası yalan.

ankara tabiki. ankaralılar ve orada yaşayanlar da kendilerine itiraf etsinler artık boktan bir şehir olduğunu.

Adana

diyarbakır

İstanbul'dan nefret ediyorum ama Ankara'da geçirdiğim bir sene boyunca İstanbul'a her izne gelişimde otogarda yeri öpesim geliyordu. Esenler'den bahsediyorum, anla artık.

Sevişme öncesi balkondan sarkıt, bu hareket çok heyecanlandırıyor.

Kizlarsoruyordan aldigim duyumlara gore onsevisme cok onemli. Ben bilmem tabii bakir adamim ama oyle diyorlar yani. Kulak memesini es gecme abartmadan tabii. Dondurma degil kulak memesi o.

bu sorularin liseli efsanelerinden kaynaklandigini dusunuyorum. "Kadinlar sunu yapinca dayanamiyormus... kadinlar soyle erkeklerden cok hoslanirmis... Kadinlar erkeklerin her zaman surasina bakarmis..." seklinde konusmalar buyuk olasilikla lise sonu universite basindaki duyuru kullanicilarindan geliyor. Ben genellemelerin artik abartildigini dusunuyorum cunku insanlarin utangaci var, samimisi var, disa donuk olani var, sinir bozucusu var, kucagina atlayani var... Turkiye'de 40 milyon kadar kadin varken tum kadinlar sunu yapar bunu yapar aciklamalarinin dogruyu gostermeyecegini dusunuyorum.

Bunu kadınlara sorsana delikanlı.

popolarına malibu terlikle vurmana dayanamıyorlar, hemen meme başları dikeliyor... ki bu iyiye işaret.

Ne liselisi arkadaş öyle şeyler yazarım şuraya "benim erkeğim neden bunları yapmıyor" dersiniz.

ahaha. "öyle şeyler" yapıyorsan bize neyi soruyorsun daha?

Daha neler vardır onu merak ediyorum

Gözünün önünde bir American Express Centurion salla.

seksi olmak.

Bence soru saçma değil, ne kadar genellenmese de sürekli keşfedecek/öğrenecek bir şeyler çıkıyor. Birinde işe yarayan herkeste işe yaramaz ama denk gelir de işe yararsa güzel şeyler olabilir. Bilgiyi yayalım, yaydıralım.

Şahsımda ve tanıdığım birtakım kadınlarda bel bayağı hassas bir bölge. Tam yanlar veya hafiften bel arkasına doğru gıdıklamadan okşamalar, belden çekmeler, hafif masajımsı şeyler iç gıcıklayabilir. Bel oyuğunun okşanması ya da kavranması diyelim.

Bunun dışında birçok kadında şiddetli değil ama tutkulu şekilde köşeye sıkıştırma, duvara yapıştırma hareketi işe yarayabilir. Şu hesap
questionsconfessionsandlessons.files.wordpress.com

normalsin bence. 2-3 kilo daha alabilirsin ama bakma elaleme onların gözünde pofpof yanaklı koca popolu olman lazım ki sağlıklı olasın. madem tahlillerde bir şey çıkmamış bunları düşünüp moralini bozma.

Kadinsan normal.

Kilonda problem yok, etrafında seni bu nedenle tenkit edenler muhtemelen şişkolardır. Aldırma.

iş arkadaşım 1.66 / 46 kilo.

bana göre aşırı zayıflık budur,sen normalsin.

Kilo-boy tek başına çok bir şey ifade etmiyor. Aynı BMI'daki iki insanın biri eti sıkı, kemiği ağır ve taş gibi; diğeri lömbür lömbür olup aralarında bir beden fark olabiliyor. Madem doktora gitmişsin ve sağlıklısın, o zaman gerisi bahane. Etrafındakiler "Yanaklarından sağlık fışkırsın" diye zorla yediren cinsten olabilir. Önemli olan sağlıklı olman ve senin ne hissettiğin. Şu anda sağlıklı olduğuna göre bir sıkıntı görünmüyor ama bunu çok fazla insandan duyar da, mahalle baskısı "Öeh yeter" dedirtirse, diyetisyen kontrolünde sporlu mporlu birkaç kilo almaya zorlayabilirsin kendini.

Bir de kemiğim ince gibi, yani kilom artsa da elim ayağım bacağım yine hafif ince duruyor. Biraz sıska gösteriyor gibi bu ama, yapısal cidden. Yapabileceğim bir şey yok. Bu kiloda bir insanın anoreksik falan olduğu düşünülmez diye umuyorum? Sadece dedim ya el yapım falan kemikli biraz, aslında severim de bu özelliği ancak işte toplum.

kadınsan 1.66 ya 51 kilo normal değil mi ya ne anoreksisi abartmayın. ama erkek için kilo da boy da normalin altında, el ayak kemikliyse biraz çirkin durabilir ama değerler falan normalse kafanıza takmanıza gerek yok.

Kadın için gayet normal.

normal. önemli olan sıkılık bu arada.

Sporla aram iyidir ya. Ama nedense çevremdeki herkesten hacimsizmişim gibi tuhaf bir his oluştu. Acaba vücut tipiyle, kas oranıyla falan alakalı olabilir mi?

Hacimsizsen daha da sıkısın demektir. Endişeye mahal yok.

atatürk arboretumuna gidin. ama bu ruzgarda keyif alabilirmisiniz bilemem.
kahvalti konusunda cevap veremeyecegim. hic kahvalti niyetiyle gitmedim oralara.

Bahçeköy içinden alıp gidilir, içeride meyve suyu falan var sadece.

Ormanda yuruyus parkurunun girisinde cay ve tost var; ancak geyik uretme ciftligine dogru giderseniz "yeni derya" diye bir mekan var; sabahlari kahvalti da veriyor.

My Club'ı beğendim ama pahalıdır muhtemelen.

GD Academia D'Esports

lets club

Pleon Sportivo var, Bokwa organizasyonlarına katılmıştım. 4-5 katlı..
müdürünü tanıyorum..

www.pleonsportivo.com

konumu tam olarak ataşehir'in neresine kalıyor bilmiyorum aslında..

taçspor

İK'larına mail ile CV salla. Direkt aramak kumar.

ters mi teper ararsak?

tavsiyem birkaç gün daha bekle aramazlar ise sen ara veya mail at, ne kaybedersin ki? ama söyleyeceğin lafları iyi seç dinamik ve içten olsun. İK cılar sever böyle absürd şeyleri, bi garip adamlar.

ters teper çoğu yerde, ciddi ihtiyaç varsa detaylı tek tek inceleniyor cv'ler, gözden kaçmamışsındır. ciddi ihtiyaç yoksa ters teper, illa ulaşıcam diyorsan mail at ama ben olsam onu da yapmazdım.

at bir mail, birşey olmaz. hatta yakın olduğunu da belirt. şirket profilini bilmiyorum ama bazen etkili olabiliyor.

ara tabii ki ya tanrılaştırma abicim ne ik'mış be. en fazla düşünmüyoruz şu an der ne diyecek sanki. bu kadar profesyonel takılmaya gerek yok türkiye'de yaşıyoruz.

valla "manyak mı bu" denebilir. çünkü her pozisyon için baktığımız cv sahibi arasa, gece eve gittiğimizde hala telefon çalıyor olurdu.

profilin uygunsa zaten seni ararlar, değilsen başvuru yapsan da sonuç pek değişmez, ararsan da garip karşılanır.

no.
aranmaz.
mail at insan kaynaklarına.

Arasan kaybedecek ne var, ilan mı verecekler bu eleman böyle bir şey yaptı diye. Bir arkadaşım tek tek arıyordu mail atmak yerine. Daha iyi sonuç alıyordu. Ama tabi profilimi incelemişsiniz demek garip olabilir.

Vodafone İstanbul Maratonu 10k Antrenman listesi gayet iyi bence.

play.spotify.com

jog.fm

ben bu siteden hızıma uygun sarkılara bakıyorum, sevdiklerimden kendi listemi yapıyorum.

the prodigy'nin herhangi bir parçası olabilir.

Şu tarz şeyler iyi koşturuyor.

www.youtube.com

1. olur
2. hayır demez

Olabilir de diyebilir de. 1 yaş küçüğe bile diyebilecek insan var.

Su siralar gozumun onunde 18E 24k'ya hizla yuruyor, cok yakinda muvaffak olacak gibi gozukuyor. Kisine gore degisir, pike'nin dedigi dogru.

erkek (ben) 25 (ki o zaman 24tüm)
kadın 30+ idi

2 sene kadar uzak mesafe de olsa ilişkimiz oldu

yani

1- olur
2- diyebilir

Kadınlar yürüdükleri erkeklerin yaşlarına çok takmıyor bence. Ben 26'yım. Benden büyük kadınlar bana sık sık yürüyorlar. Daha geçen gün 32 yaşında bir tanesi yürüdü mesela. (Bu yürümek de kötü bir tabirmiş, sık kullanınca...)

Yani demem o ki kadınlar bana yürüyor. Hayır, demem o ki aklı başında bir kadın karşısındakinin yaşına değil karakterine vs odaklanır.

kişiden kişiye değişir ama ahhha çocuğa bak diyen zaten olgunlaşmamış biridir, en fazla kendimden küçük biriyle ilişki yaşamayı düşünmüyorum der kibarca insan olan. Ama belki de çıtır seviyordur, erkeğin 3 yaş küçük olması büyük bir yaş farkı değil çevrede böyle ilişkiler var. Ama ben kadın olsam hayır derdim ki bu benim kendimden büyük ya da çok yakın yaşlarla daha iyi anlaşmamla alakalı, tamamen kişisel yani. Dene ne kaybedersin.

1-hem de süper olur.
2-ne münasebet!? belki hoşuna gider, belli mi olur?

kişisine göre değişir +1 kadın ve erkeğin karakteriyle alakalı.
ben kendimden küçük biriyle olmak istemezdim şahsen. bunun sebebi de kendimden büyüklerle daha iyi anlaşmam.

26 yasinda kadinim 23 yaşında erkekle ugrasmam artik. haha cocuga bak falan olmaz da 23 yasindaki erkegin hayata bakisiyla 28 yasindakinin bakisi cok farkli. Daha bir denge, huzur, guven ortami sagliyor belli bir yasi geçmiş olmak.

1- 3 yaş fazla bir yaş değil, olabilir
2- sen "çocuk" değilsen, normal hiç bir kadın bunu demez.

Olur
Sorun degil

1-olur
2-demez

bu arada erkek arkadaşım da benden 3 yaş küçük ilişkimizde yaş sorun olmadı şimdiye kadar.

1- Olur
2- Demez

Yalnız şöyle bir sorun olabilir, 23 yaşındaki insanımız halen öğrencilik psikolojisinde olabilir, diğer tarafta 26 yaşındaki insanımız o psikolojiden çıkmış ve iş hayatına atılmışken; bu durumda dengesizlik olabilir. Onun dışında sıkıntı olması yaşlardan bağımsız bir durum.

çok kalabalık değil mi? 49 kişi?
3 erkek açıkta kalır, tabi herkesin straight olduğunu kabul edersek...

Olur. Dedirtmezsen demez.

hayvan gibi olur korkmaaaaa

olmaz.
der.

olmuştu zamanında. aynen 3 yaş büyüktü benden.
insandan insana değişir ama bu. kimin ne tepki vereceğini bilemezsin.

Sporcuysan kilo başına 1.2 gram protein yeter. Değilsen sana 80/90 gram da yeter, kafa karışacak bir durum yok. Sporcu olmayan kadın erkek herkese minimum 70 gram protein her şekilde yeter.

@angelus saol cevap için.

İşte kilo başına 1.2 gram protein almak imkansız. Nasıl alacağım o kadar proteini? toz kullanımında tanıdığın böbrekler iflas etti.

210 gram protein yapıyor bu durum da bunu anca tozla alabilirim. Başka yöntemi var mı?

Böbreklerde mevcut bir problem yoksa protein tozuyla böbrekler iflas etmez. Yani şöyle düşün: Peynir yiyorsun diye böbreğin iflas eder mi? Etmez. Bu da aynı şey.

Onun dışında, kilo başı 1.2 gram protein alırsan toplamda 126 gram protein yapar. Senin hesapta yanlışlık var ama bu kadar da almak zorunda değilsin; her gün ortalama 70 gramdan az almıyorsan problem yaşamazsın.

kafa ebesinin şeyin de benim. protein tozu olayına girmeden önce test mi yaptırmalıyım? tavsiye edeceğin bir marka var mı? bol yumurta yiyerek çözsem nasıl olur o işi?

Test çok şart değil genelde bir problem çıkmıyor ama süt ürünlerine/laktoza hassasiyetin varsa o belki problem olabilir. Onun dışında, protein tozlarının hemen hemen hepsi aynı. Türk malı ve soya proteini olmayan herhangi birini kullanabilirsin ama jenerik ürün Optimum Gold, alacaksan ondan alabilirsin ama yine ilk tercihin besinlerden almaya çalışmak olsun. Protein tozu bir öğünü ikame eder ancak. O da 21/22 gram protein demek. Kalanının yemeklerden geliyor olması en ideali.

Senin durumunda protein tozu çok gereksiz.

yaptigim gugullamalar sonucu anladigim kadariyla;

-en guzel protein kaynagi yumurta ve lor. lor peynir alti suyundan yapildigi icin. protein de en cok ordan geliyor. yani lorlu yumurta en guzeli.

-protein kaynaklarini da cesitlendirmen saglikli olur. sadece ete abanmak cok anlamli degil. bulgur filan da guzel.

-tavuk iyi. tavuktan uzak kalma. organikleri var onlardan al.

-vucut gelistirmeci, asiri sporcu fln degilsen normal beslenme duzenine gore birkac tik protein artirmis olman zaten isini gorur. hesaba kitaba cok takilma.

-diyetisyen iyidir. keske herkes gidebilse.

cevaplar için her birinize teşekkür ederim.

@arnold schwarzeneger biraz daha açıklasana

Çünkü ihtiyacın olan protein miktarı yemeklerle rahatlıkla karşılanabilir.

100 kg olup vücutta 25 kg yağ barındıran adamla 100 kg olup 10 kg yağ barındıran adamın brotein hesabı aynı olmamalı. kemikleri 10 kg say. birinin 65 kg öbürünün 80 kg kas dokusu kalıyor. biri 4 ise öbürü 5 mesela (ölçüler çok hassas değil, kaşıkla bardakla verdim)
lean body mass baz alınmalı diyen de var zira.
kaslarını tahrip edecek kadar çalıştırdığında kasın hasarı tamir için broteine ihtiyaç duysa da yağ dokun broteine ihtiyaç duymaz bro. işin mantığı bu. zaten ağırlık da kaldırmıyorsan pek mesele yok.

kırmızı et tüketiminin aşırısı -ki günde 2 öğün aşrı sınıfına girer- bazı kansertürlerine yakalanma riskini arttırıyor

tavuk sıkıntılı da yumurta değil mi?

kaçın canan karatay geldi

Duyuru sahibinden başka kimse protein tozu almaktan bahsetmemiş herkes yemeklerden almasını söylemiş ama bu sığır neresiyle okumuş bilmiyorum ama protein tozu alanları dinleme diye ağlıyor. Biz 70 gram protein her şekilde yeter diyoruz, kalkmış 50 gram alsan ölmezsin dinleme onları diyor vay amk. Müthiş tespit.

Senin için mala anlatır gibi de anlatabilirim ama anlar mısın emin olamıyorum.

ben sana verirdim.

Aychovski..

ayço

aychovski +1

hatta o işyerimde çalışsa dünya turuna çıkardım.

@froydian der mesiter batırır tükkanı sen naaptın.

Der meister var ya diyelim ki istemeden batirdi bobregini satar yerine koyar oyle bi imaji var gozumde.

abi ben senin ciddi ciddi feykim olduğunu düşünmeye başladım, korkuyorum. teşekkür ederim. kaldırım mühendisliğinde bir numarayım. fuhuşturucu işine girersen güvenebilirsin. güvenilir ve elit bir beyefendiyim.

iş konusunda benim de önceliğim aychovski olur. düzgün, çalışkan ve zeki birisi. kesinlikle iş vermeyeceğim kişi de sta olur. ne yemek yapıyo, ne temizlik yapıyo, ne çalışıyo, ne başka bi şey. hiçbi şey yapmıyo.

@der meister ayıp oluyor ama eudsıxkz

Aychovsky, Icha, Douchebag, Neferkitty, compadrito, der meister, ermanen

compadrito +1

Kaymaktutmayansicaksut ve Aychovsky banko iki tercihim olur zaten ^^

Compadrito gelsin ortak olalım. Der meister'a tüm yazı, sosyal medya ve reklam işlerini veririm. Her türlü finansal işlere douchebag, istediği şekilde oynayabilir paralarla. Benim bi şirketim olsa herkese sporu mecbur kılarım zaten. Orayı da angelus ve arnold'a emanet ederim. Hukuk işlerim için fraise, hukuk sevmediği için istediği herhangi bir pozisyonda whimsical. Ayrıca kibritsuyu, bugünküantrenmandagözdolduranfutbolcu, basond, lesmiserables, dessy, bu kişilerin de mesleklerini bilmesem de gelsinler beğendikleri alanda istedikleri maaşla çalışsınlar.

duyuru modlarına vermeyeceğim kesin de, bilmiyorum burdan kimseye iş vermem heralde :d

neferkitty, compadrito, fraise +1
ek olarak da tolga asp

buradan kimseye iş vermem.

Oyum der meistere

Hepiniz iyi çocuklarsınız. Employee share plan yapar, herkesi şirkete ortak ederim.

Compadrito

şahsi tanıdıklarım dışında compadrito ya iş verirdim douchebag e iş verirdim.
bunun dışında pek sanmıyorum.

tolga asp de sıralamaya girerdi

want2die severim keratayi.

neferkitty, kesin.

Performansı hakkında bilgi sahibi olduğum kullanıcılar sadece modlar. Onlar arasından da hollowlife diyorum.

lost sıkıcı olamaz abi, sende bir sıkılmışlık olmasın?
biz eşimle izlerken bir bölüm daha bir bölüm daha diye diye gecede 4-5 bölüm izliyorduk...

Ben de bu sene oturup izledim bütün sezonları. Bir yerden sonra biraz fazla kopsa da sürükleyiciliğini neredeyse hiç kaybetmedi. Romantizm kısımlarını ağırlaştırdıkları bir kaç bölüm var sadece. Onları atlatırsan gerisi hep tempolu.

lost güzel, izlemeye devam et bence, tekrar kaptıracaksın.

Lost'un 1-2 sezonu iyi, sonradan saçmalayıp gidiyor. Daha doğrusu kafaları karıştırıp millete gizem yaratmaya çalıştılar, en sonunda da hiçbir yere bağlayamayıp mahfedip bıraktılar. Yine de izlenebilir bir dizi, yarattığı gizem heyecan veriyordu zamanında.

tövbe de. lost sıkıcı değil.

lost bayaa iyi. ben iki kez izledim.

dünyada sıkıcı bulunacak son dizi lost olabilir, sürükleyicilik anlamında bir numara, ha senin bence problemin şu; 10 sene öncenin dizisini izliyorsun, bu tür dizileri toplumun geneliyle beraber takip etmek daha keyifli oluyor, örneğin yeni bölümü izleyip forumlarda vs insanların görüşleri, gizemli konuların nelere refere olduğu gibi.

Ilk 3 sezonu izledim ve biraktim. Konular cok sarpa sardi cok fazla yan olay meydana geldi ve ilk basta beni meraklandiran ada hayatindan geriye pek bir sey kalmadi.

Bir de ortamlarda lost cok bozdu yeaa muhabbeti cok donmustu son sezonunda.

sıkıcı değil ama yarattıkları gizemleri açıklamadan bitiriyorlar diziyi o yüzden izlemeyin derim ben.

ilk sezonları son sezonlara göre daha akıcı ve güzel. o "hatch" kapısını açtıklarında ne kadar merak etmiştim anlatamam.

son sezonlarda biraz bozsalar da genel olarak iyidir, bence sakin kafayla tekrar deneyin derim.

evet sıkıcı. birinci sezonu bile bitiremedim ben.

Lostu lost zamanı izleseydin sıkıcı gelmezdi. Teorilerin havada uçuştuğu, sözlüğe bir günde 300-500 entry girildiği günlerde

tövbe de çarpılırsın...

Tanıdığım bütün kilolular evli. bence sorun kilonda değil sende.

Şişmanlarla seviş. Ama senin de canın istemiyor, problem o.

parala(y/n)acan.

sporla üre.
spor, çaktın espriyi?

yok. gidin zayiflayin. nasil sisman kalabiliyorsunuz aklim almiyor.

estetik kaygılara laf atmaktansa poponu kaldırıp spora gidebilirsin. ekmek elden su gölden olmuyor bu işler.

(bkz: teoride desen zehir gibi pratik dersen sallanmakta )

Her insan sevişebiliyor, şişkoları da çekici bulan tipler var.

Edit: Bi şişmanı çekici bulmak biraz iddialı olmuş ama nefes alsın yeter mantığıyla skora gidenler de çok var.

Estetikten ziyade saglikla alakali bit durum bu. Sisman insan sagliksiz insandir. Kimse sagliksiz bir insanla emismek istemez.

Ayrica nasil sisman kalabiliuorsunuz +1

Gotunu kaldir spor yap +2

bi seks belgeselinde dunyanin en sisman kadini bile seks hayatindan bahsediyordu. boyle etleri oluk oluk sarkmis ve kadin kumulonimbus bulutu gibiydi. sevgilisi "bulutum" diye sesleniyordu kadina sanirim.

hacı buralarda böyle sorular sormayacan, sonra gelir "nasol şöşman kalaböloyosunuz anlamoyorom kö" derler. gayet de sevişip üreyebiliyor şişman insanlar, şişmanlarla arkadaş dahi olmak istemeyenlerden uzak durarak yapıyorlar bunu tabii. insanın içi çirkin olmasın yeter.

sismanligi bir kader gibi algilayan insanlar yuzunden hep "yahu ben sismanim bu kesin, ama sisman olup nasil seviseyim" diye soracaksiniz. onlar da size "sisman insanlar da sevisir :))) siz onlara aldirmayin canim" diyecekler. gozunuzu boyayacaklar.

sismanlik cirkin olmak gibi bir sey degil. sismanlik disiplinli bir surecle rahatlikla ortadan kalkabilen bir sorun. ben demiyorum ki "cirkin insanlar sevismesin yok olsun" cirkin insanin yapabilecegi bir sey yok cunku.

sisman olmaksa, bir suc ya bence. insanin kendi kendine yapmamasi gereken bir sey. gercekten anlamiyorum. belki cok guzel bir kadin/adam olarak algilanacaksiniz ama sirf olmasi gerekenden fazla yemekten vazgecmiyorsunuz diye sismansiniz, ustelik "ben sevisemeyecek miyim" diye yakiniyorsunuz.

suc sizde. hic kusura bakmayin.

not: saglik problemleri olanlari tenzih ederim. tabii ki sismanlar da sevisir.

Bazi sismanlar cok seksi simdi hakkini yemeyelim.

Arnold +1

www.youtube.com

türkiye'de kadın olduktan sonra istediğin kadar şişman ol her gün birini götürebilirsin. çok örneğini gördüm bugüne kadar. erkek ve şişkoysan sike sike o spor salonuna gideceksin. hormonal bozukluğun varsa ve hiçbir şekilde kilo vermen mümkün değilse o zaman senin gibi aynı dertten muzdarip insanlar bulmaya yönelebilirsin.

valla birader ben de şüşkoyum ve bunu bi çeşit hastalık olarak görüyorum. nasıl ki ateşler içinde yatarken "neden sevişemiyorum" demiyosam, şimdi de demiyorum. şüşko şüşko seks yapabilen adama da helal olsun derim. beni yeni nesil şüşkolardan olduğum için mi bilmiyorum ama şu anki halimle seks meks yapamam, kimse kusura bakmasın. daha 6. saniyede nefes kefese kalır, üç gün uyuyacak kadar yorulurum. nereye seks yapıyosun.

önce "iyileş", sonra seks kovala. şüşko şüşko seks yapılmaz. çok ayıp.

Alışıyorsun. 6 plus var bende. 5 gözüme çok küçük geliyor şu anda.

Kılıfsız kullanma, ince de olsa kılıflı olsun. Ayrıca alışırsın, 5.5 ekran büyük bile değil artık. 5.7'ler büyük. iPhone biraz uzun diğer 5.5'lere göre, ama merak etme kullan keyfine bak, bir hafta sonra normal gelir.

Türkiyeye ilk 4.3 inç ekranlı telefonu ben getirtmiştim, millet sıraya diziliyordu görmek için, ah ah nostalji.

ince sert şeffaf kılıflar onlardan kullan ama daha önemlisi mutlaka şu cam gibi sert olan ekran koruyuculardan kullan, sonradan pişman olma.

Pre-cum olmasın o.

Pkastik dogru demis. Renle vs alakasi uok sperm sayisinin.

Ayrica oyle bembeyaz olacak diy3 bir sey de yik. Uzun sure bosalmazsan mesela, bosaldigi.da sarimtrak bosalirsin. Kivami da farkli olur.

Ayrica tam bosalmadan ince de sivi gwkebilir. Bu da genelde seffaftir.

spermin rengi yoğunluğu, kokusu yiyip içtiklerine göre değişir. bu kalitesini göstermez.

kısırlıkta boşalamama sorunu değil, spermlerin kalitesi düşük olduğu için yumurtaya tutunamama ya da tutunsa dahi çocuğun gelişememe durumu.

benimde böyleydi. bir kaza yaşamayı başardım. korkma çocuk oluyor.

ayrıca yeni üretimlere müsade et.. masturbasyon sayısını azalt. yediklerini düzelt. az spor yap. düzelecek.

Tavuk göğsünü doğrayıp tavaya atıp pişirmek 10 dakikayı geçmiyor. Belki birkaç gün konserve ton balığı da tüketebilirsin ama çok mecbur kalmadıkça tavsiye etmem onu. Yumurta kaynatıp yiyebilirsin. Lor peyniri falan da olur en üşengeç dönemlerde. İlk aklıma gelenler bunlar.

ayıklanmış temızleniş karidesi haşlayıp uzerıne lımon döküp yiyebilirsin. 3-4 dakıka haşlaman yeterli. hem çok kısa sürede hazırlanıyor hem proteın kaynağı hem kalorisi az hem doyurucu. a101 den alıyorum ben. 500 gr mı 11.95 tl. akşam öğünüm oluyor. 500 gramında 350-400 kalori var.

ben de 5 ayda 35 kılo verdim. yumurta ve tavuk goğüs kusacaktım artık. alternatifler üretmem gerekti.

hala 10 kılo var.

benim kilo sorunum yok, 47,5 ile 48 kilo arasında gidip geliyorum... o yüzden çok keskin diyet yiyeceklerine gerenk yok diye düşünüyorum... sadece çok çizgi dışına çıkmış olmayayım istiyorum..

açlık kan şekerim düşük o yüzden açlığa uzun süre dayanamıyorum. salonda her gün iki tane sınıf dersine giriyorum. (dersler: haftada 2 kez tai-bo, 2 kez bootcamp, pilates, zumba, bokwa, fat burn, step, bosu) 18.30 - 20.30 arasında.. üstüne karın ve kalça çalışıyorum kendi kendime (45 dk civarı)...

sonuç, eve deli gibi aç geliyorum...

@angelus, o yüzden öyle bir tane yumurta yiyerek doyamam ki :( tavuk göğsünü de öyle kuru kuru mu yiyeyim? ya öyle onlarca kilo vermesi gereken insan gibi hissederim, şimdiden hissettim bile!

@erektus, a101'den alıp deneyeyim.. ancak ctesi alabilirim...


cevaplar için teşekkürler,

1 tane yumurta ye demiyorum ki; istediğin kadar ye. Yiyebiliyorsan 10 tane ye. Yumurtaları haşla sivribiber soğanla falan karıştır üstüne zeytinyağı dök ye. Ya da ne bileyim istiyorsan tereyağıyla omlet yap. Sana kalmış.

Ben genelde, et alıyorum (200gr antrikot 13tl), ızgara 5-6dk sürüyor pişirmesi. Veya tavuk soteliyorum, ya da göğüs ızgara yapıyorum, 10dkyi geçmiyor hiçbiri. Haftada 1 kere falan ton balığı.

Bunların yanına bazen salata yiyiroum, bazen de bulgur pilavu yapıyorum 1 tencere. 3-4 gün idare ediyor o da bozulmadan.

hacıyatmaz, brokoli al, az suyu koy tencereye, hemen kaynar, çabuk tükenmeyecek kadar koy tabii, 5 dakikaya kaynar. attın brokoliyi, 10 dakika kalsın, hemen rengi değişir, zaten çok haşlama da. çıkar göm. bi yanda davıh bi yanda sebze yap, 5 dakikada
1.bp.blogspot.com
dünyanın en yaygın fit yemeee.

@angelus; yumurta manyağı olan sporculardan olamadım hiç! bir tanesini zor yiyorum, fazlasını hiç yiyemem yaa :( köy yumurtası buldukça (annemden oradan getirdikçe) sabah kahvaltı için kayısı pişirip işe götürüyorum...

@kint; salata manyağıyım ben (özellikle yeşillik).. eti de deneyeceğim... not aldım..

@kargn; brokoli sever değilim ama yavaş yavaş yemeye başlamayı düşünüyordum.. bizim işyerine salata bara geliyor zaman zaman.. hatta oradan eve getirebilirim.. ama koyduğun fotodaki tavuğa takıldım ben asıl... nasıl yapılmış o öyle soslu falan? jülyen mi doğranmış? [ağzından mı öpmüş? de diyeyim de patlamayayım :) ]

Bir kaç günlük toplu kıyma kavurup, akşam hazırladığın salatanın üstüne bir porsiyon ısıtıp karıştırabilirsin.

saatchi
konyalisaat

epttavm

www.hizlisaat.com

Amazon.com hocam. Hiç buradakilere para kaptırmayın.

Gümrük sınırını aşan bir şey olursan da, önceden depozito çekiyor karttan. %20'lik vergiye tabii olan kısmı hariç geri kalanını iade ediyor karta.

Hediyesaati.com. Saat&saat kutusu ve garantisiyle gelmişti buradan. Saati %30 civarında ucuz bulmuştum Saat&saat'e göre. Gerçi ben aldıktan sonra zam gelmiş, %10 falan ucuz olmuştu.

soğuk su.

edit: içmek için değil ayağa. soğuk suya tutun yani.

şiş yoksa ağrısı geçer. voltaren içeydin iyiydi. ama en az 6 saat geçtikten sonra ağrı kesici al.

Ayağını yükseğe koy.